MODALS



CAN
Nasıl Kullanılır = özne + can (can’t/cannot) + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = -cbilmek, -abilmek
Neyi Belirtir = yetenek, izin, rica
All citizens can vote.
Bütün vatandaşlar oy verebilir.
Bats can fly in the dark.
Yarasalar karanlıkta uçabilir.
A high degree of accuracy can be attained.
Yüksek doğruluk derccesi elde edilebilir.
Fish cannot live out of water.
Balık suyun dışında yaşayamaz.
Deaf people cannot hear.
Sağırlar işitemez.
I can’t make sense of it all.
Bundan bir anlam çıkaramıyorum.
Don’t tell her anything. She can’t keep a secret.
Ona hiçbir şey söyleme. Sır tutamaz.
Can a middle-aged person learn to swim?
Orta yaşlı bir insan yüzmeyi öğrenebilir mi?
Can I fetch you some ice-cream?
Sana bir dondurma getirebilir miyim?
Can I keep these documents?
Bu belgeleri alabilir miyim?
Can you jump over that wall?
Bu duvarın üzerinden atlayabilir misin?
Can you give me some more details?
Bana biraz daha ayrıntı verebilir misin?
Can you tell me what time it is?
Bana saatin kaç olduğunu söyleyebilir misiniz?
Can’t you find anywhere to sit?
Oturacak yer bulamıyor musun?
COULD
özne + could + yalın fiil
Nasıl Kullanılır = -ebilir, -abilir
Nasıl Çevrilir = olasılık
Neyi Belirtir =
A lot of illness could be avoided.
Birçok hastalık önlenebilir.
He could return the book.
Kitabı geri verebilir.
You could be wrong.
Yanılıyor olabilirsin.
Nasıl Çevrilir = -ebilirdi, abilirdi, -ebiliyordu, -abiliyordu
Neyi Belirtir = geçmişte sürekli yetenek
Could he swim last year?
Geçen yıl yüzebiliyor muydu?
He could read before he was three.
Üç yaşına gelmeden okuyabiliyordu.
He could repair all those things around the house if he tried.
Denese evdeki bütün bu şeyleri onarabilirdi.

couldn’t
Nasıl Çevrilir = -cmedi, -amadı, -emiyordu, -amıyordu
Neyi Belirtir = geçmişte gerçekleşmemiş yetenek
He couldn’t catch the fly.
Sineği yakalayamadı.
He came but he could not stay long.
Geldi ama çok kalamadı.
A lot of people couldn’t get into the stadium.
Birçok insan stadyuma giremedi.
Even his father couldn’t believe it.
Babası bile ona inanmıyordu.
He could not swim last year.
Geçen yıl yüzemiyordu.
As the post office has already closed, he couldn’t mail the letters.
Postane çoktan kapandığı için mektubu postalayamadı.
Although he’d studied law many years ago, he couldn’t remember much about it.
Yıllar önce hukuk öğrenimi görmesine rağmen bu konuda çok şey hatırlamıyordu.
Although they paid well, they couldn’t get people to work in the factory.
İyi ücret vermelerine karşın insanları fabrikada çalışmaya ikna edemiyorlardı.
He couldn’t do all this work because he was sick.
Bütün bu işi yapamazdı çünkü hastaydı.

could you
Nasıl Çevrilir = -er misiniz, -ar mısınız?
Neyi Belirtir = rica
Could you sign here, please?
Burayı imzalar mısınız, lütfen?
Could you show me some watches?
Bana birkaç saat gösterir misiniz?
Could you make up this prescription?
Bu reçeteyi hazırlar mısınız?

MAY
Nasıl Kullanılır = özne + may + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = -ebilir, -abilir
Neyi Belirtir = izin; olasılık
Automation may cause unemployment.
Otomasyon işsizliğe yol açabilir.
Cast iron may fracture under tension.
Dökme demir gerilim altında kırılabilir.
It may rain if it gets cloudier.
Hava daha da bulutlanırsa yağmur yağabilir.
He may be a nice person, but I didn’t take to him.
İyi birisi olabilir ama ben ona ısınamadım.
You may leave now, if you wish.
İstiyorsan şimdi gidebilirsin.
You may eat as much as you want.
İslediğin kadar çok yiyebilirsin.
May I join you?
Size katılabilir miyim?
May we come in?
İçeri girebilir miyiz?
may as well
Nasıl Çevrilir = iyi olur
We may as well go now.
Şimdi gitsek iyi olur.
You may well ask how it all came about.
Her şeyin nasıl olduğunu sorsan iyi olur.

MIGHT
Nasıl Kullanılır = özne + might + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = -ebilir, -abilir
Neyi Belirtir = olasılık
She might get better.
İyileşebilir.
I might see her tomorrow, but I am not sure.
Yarın onu görebilirim, ama emin değilim.
Do you think it might rain this afternoon?
Sence bu öğleden sonra yağmur yağar mı?

Nasıl Kullanılır = past cümlelerde may’in yerine
Nasıl Çevrilir = -ebilir, -abilir
He knew that it might snow.
Kar yağabileceğim biliyordu.
He thought it might rain.
Yağmur yağabileceğim düşündü.
If it got cold, it might snow.
Hava soğursa kar yağabilir.
You might enjoy yourself there if you went.
Oraya gidersen eğlenebilirsin.
We left early, so that we might get there in good time.
Erken ayrıldık, oraya tam zamanında varabilelim diye.
might as well
Nasıl Çevrilir = iyi 0lur
You might as well tell me who did it.
Bunu kimin yaptığını bana söylesen iyi olur.
You might as well go to hospital and have an X-ray.
Hastaneye gidip röntgen çektirsen iyi olur.

SHALL
shall I
Nasıl Kullanılır = shall I + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = yapayım mı, edeyim mi
Neyi Belirtir = izin, tavsiye, fikir sorma
Shall I cut the grass for you?
Senin için otları keseyim mi?
Shall I make you some tea?
Sana biraz çay yapayım mı?
Where shall I put the table?
Masayı nereye koyayım?
What shall I give the patient to relieve his pain?
Acısını dindirmek için hastaya ne vereyim?
Shall I write nıy name above, on, or below the line?
Adımı çizginin yukarısına mı, üstüne mi yoksa altına mı yazayım?
shall we
Nasıl Kullanılır =shall we + yalin fiil
Nasıl Çevrilir= yapalım mı, edelim mi
Neyi Belirtir = öneri
Shall we go out?
Dışarı çıkalım mı?
Shall we go to the movies this evening?
Bu akşam sinemaya gidelim mi?
Shall we have ilsh instead of meat today?
Bugün et yerine balık yiyelim mi?
Where shall we eat tonight?
Bu akşam nerede yemek yiyelim?
What time shall we leave?
Saat kaçta gidelim?
SHOULD
Nasıl Kullanılır = Özne + should + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = -meli, -malı, iyi olur, gerekir
Neyi Belirtir = tavsiye, ödev, doğru davranış
One should always take care of one’s health.
İnsan sağlığına daima dikkat etmeli.
The pressure should be uniform.
Basınç düzgün olmalı.
He should be punished severely.
Şiddetle cezalandırılmalı.
Doctors should never smoke when on duty.
Görevdeyken doktorlann sigara içmemeleri gerekir.
Do you think that we should wait for them?
Sence onları beklememiz gerekir mi?
I think we should ignore the figures.
Sanırım rakamları görmezlikten gelsek iyi olur.
He’s very thin; he should gain some weight.
Çok zayıf; biraz kilo alsa iyi olur.
You should always look both ways before crossing the street.
Caddede karşıya geçmeden önce her iki tarafa da bakmalısın.
Will
will you
Nasıl Kullanılır = wil you + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = yapar mısın(ız), eder misin(iz)
Neyi Belirtir = rica
Will you check the list?
Listeyi kontrol eder misiniz?
Will you drive me home?
Beni arabayla eve bırakır mısın?
Will you please do me a favour?
Bana bir iyilik yapar mısın?
Will you start the engine, please?
Motoru çalıştırır mısınız, lütfen?
Won’t you sit down?
Oturmaz mısınız?
WOULD
Nasıl Kullanılır = özne + would + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = yapar(dı), eder(di)
Nobody would suspect lıer to be u liar.
Kimse onun yalancı olduğundan şüphelenmez/şüphelenmezdi.
Would it be interesting to visit an Indian village?
Bir Hint köyünü ziyaret etmek ilginç olur mu/muydu?
Such measures would be improper.
Bu tür önlemler uygunsuz olur/olurdu.
I would advise you never to trust that man.
Bu adama asla güvenmemeni tavsiye ederim.
I would never dream of going there.
Oraya gitmeyi asla hayal etmezdim.

Nasıl Kullanılır = past cümlelerde will’in geçmişi olarak
He said he would resign first.
Önce istifa edeceğini söyledi.
Dursun was afraid he would be late.
Dursun geç kalacağından korkuyordu.
I was sure that they would miss the train.
Treni kaçıracaklarından emindim.
It is not so useful as I thought it would be.
Düşündüğüm kadar faydalı değil.
They thought she would not survive but she did.
Onun yaşamayacağım düşündüler ama o yaşadı.
The editor would not print the article because it was badly written.
Editör makaleyi basmadı çünkü kötü yazılmıştı.

Nasıl Kullanılır = özne + would + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = yapardı, ederdi
Neyi Belirtir = geçmişte yinelenen eylemler, alışkanlıklar
As a child, he would get up early every morning.
Çocukken her sabah erken kalkardı.
He would always come to class early.
Simla her zaman erken gelirdi.
He would study before going to school.
Okula gitmeden önce ders çalışırdı.
We would spend hours in the office without saying a word to each other.
Birbirimizle tek kelime bile konuşmadan büroda saatler geçirirdik.
would you
Nasıl Kullanılır = would you + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = yapar mısın(ız), eder misin(iz)
Neyi Belirtir = rica, davet
Would you help me please?
Bana yardım eder misiniz, lütfen?
Would you wait a moment please?
Bir saniye bekler misiniz lütfen?
Would you lend me your pen for a moment?
Bir saniye kaleminizi verir misiniz?
Would you wait a moment, please?
Bir saniye bekler misiniz, lütfen?
would you mind
Nasıl Kullanılır = would you mind + yalın fiil yapar mısm(ız), eder misin(iz) nazik bir rica
Would you mind slipping off your clothes?
Elbiselerinizi çıkarır mısınız?
Would you mind looking at these pliotograhs?
Bu fotoğraflara bakar mısınız?
Would you mind lending me a hundred dollars until tomorrow?
Bana yarına kadar yüz dolar kadar borç verir misiniz?
would you be so kind as to
Nasıl Kullanılır = would you be so kind as to + yalın fiil
Nasıl çevrilir = yapar mısın(ız), eder misin(iz), -mek nezaketinde bulunur musunuz?
Neyi Belirtir = nazik bir rica.
Would you be so kind as to help me?
Bana yardım eder misiniz? Bana yardım etmek nezaketinde bulunur musunuz?
Would you be so kind as to open the window?
Pencereyi açmak nezaketinde bulunur musunuz?

MUST
Nasıl Kullanılır = özne + must + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = -meli, -malı, lazım, gerekir
Neyi Belirtir = lüzum, gereklilik, zorunluluk
A preliminary survey must be carried out.
Ön araştırma yapılmalı.
A teacher must keep discipline in his class.
Bir öğretmenin sınıfta disiplini sağlaması lazım.
Every nation must find new sources of water.
Her ülkenin yeni su kaynakları bulması gerekir.
All diabetics must learn to regulate their diet.
Bütün şeker hastaları rejimlerini düzenlemeyi öğrenmeli.
We must find a solution.
Bir çözüm bulmalıyız.
She must type this letter today.
Bu mektubu bugün yazmalı.
You must take more exercise.
Daha çok idman yapmalısın.
You must make allowance for his illness.
Hasta olduğunu göz önünde bulundurmalısın.
A lot of water must be distributed to industries.
Sanayilere çok su dağıtılmalı.
A survey must be carried out first.
İlkin bir anket yapılmalı.
This must be taken into account.
Bu hesaba katılmalı.
You must always tell a doctor the truth.
Her zaman doktorlara gerçeği söylemelisin.
mustn’t
Nasıl Kullanılır = özne + mustn’t (must not) + yalın fiil
Neyi Belirtir = yasaklama
She mustn’t go home alone.
Eve yalnız gitmemeli.
They mustn’t sit down now.
Şimdi oturmamaları lazım.
You mustn’t get out of bed.
Yataktan çıkmamalısın.
Empty bottles must not be thrown away.
Boş şişelerin atılmaması gerekir.
Neyi Belirtir = tahmin, çıkarım
He must be sick.
Hasta olmalı.
He must be out of his mind.
Delirmiş olmalı.
He must be somewhere.
Bir yerde olmalı.
She must be mad.
Deli olmalı.
You must have my pen.
Kalemim sende olmalı.
I lent it to you only a minute ago.
Daha bir dakika önce sana vermiştim.
OUGHT TO
Nasıl Kullanılır = özne + ough to + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = -mcli, -malı, gerekir, lazım
Neyi Belirtir = tavsiye, ödev, görev, doğru davranış
You ought to be kinder to his wife.
Karina karşı daha nazik olmalısın.
He ought to be more careful.
Daha dikkatli olmalı.
Students ought to do their homework.
Öğrencilerin ev ödevlerini yapmaları gerekir.
They ought not to forget to study.
Çalışmayı unutmamaları lazım.
You ought not to drive so fast.
O kadar hızlı sürmemen gerekir.
USED TO
Nasıl Kullanılır = 1-Used to go, I didn’t used to go, Did you use to go, etc.
2. I used to go, I usedn’t to go, Used you to go, etc.
Nasıl Çevrilir = (akiden) yapardı, ederdi
Neyi Belirtir =  eski alışkanlıklar, geçmişte yinelenen eylemler
We used to live on that street.
Eskiden bu caddede oturuyorduk.
Babies are healthier than they used to be.
Bebekler eskiden olduğundan daha sağlıklı.
He used to be a heavy drinker, didn’t he?
Eskiden çok içerdi, değil mi?
I don’t work so hard as I used to do.
Eskisi kadar çok çalışmıyorum.
I used to walk to the station every morning.
Her sabah istasyona yürüyerek giderdim.
We used to spend our holidays by the sea.
Tatillerimizi deniz kıyısında geçirirdik.
NEDDEN'T
Nasıl Kullanılır = özne + needn’t + yalın fiil
Nasıl Çevrilir = gerek yok Neyi Belirtir = gereksizlik
You needn’t spend it all.
Hepsini harcamana gerek yok.
You needn’t write it on the blackboard.
Tahtaya yazmana gerek yok.
You needn’t be frightened. I won’t hurt you.
Korkmana gerek yok. Seni acıtmayacak.
The fish must be fried but the potatoes needn’t be.
Balık kızartılmalı ama patateslerin kızartılmasına gerek yok.
DARE
Nasıl Kullanılır = özne + dare + yalın fiil (yalnızca soru ve olumsuzda)
Nasıl Çevrilir = cesaret etmek, cesareti olmak, yeltenmek
I dare not drive so fast.
O kadar hızlı sürmeye cesaret edemem.
How dare you travel alone?
Tek başına seyahat etmeye nasıl cesaret edebiliyorsun?
may have done
Nasıl Kullanılır = özne + may have + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = -miş olabilir
Neyi Belirtir = geçmişle ilgili tahmin
It may have rained; the street is wet.
Yağmur yağmış olabilir; cadde ıslak.
She isn’t answering the door. She may have gone out.
Kapıya bakmıyor. Dışarı çıkmış olabilir.
That book may have been written by his teacher.
O kitap öğretmeni tarafından yazılmış olabilir.
must have done
Nasıl Kullanılır = Özne + must have + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = -miş olmalı, -miş olsa gerek
Neyi Belirtir = geçmişle ilgili tahmin
He must have had a good vacation; he looks very well.
İyi hir tatil geçirmiş olmalı; çok iyi görünüyor.
He must have opened the window; it’s cold in here now.
Pencereyi açmış olmalı; şimdi içerisi soğuk.
He must have broken her diet; she’s getting fat again.
Rejimini bozmuş olmalı; yeniden şişmanlıyor.
He must have returned; there aren’t any letters on his desk today.
Dönmüş olsa gerek; bugün masasında hiç mektup yok.
can have done
Nasıl Kullanılır = özne + can have + fiilin üçüncü hali (olumsuz ve somda)
Nasıl Çevrilir = -miş olabilir (-miş olamaz)
Neyi Belirtir = geçmişle ilgili tahmin
The student doesn’t know the answer. She can’t have studied.
Öğrenci yanıtı bilmiyor. Çalışmış olamaz.
She can’t have spent more than ten minutes doing her homework.
Ödevini yapmak için on dakikadan fazla vakit harcamış olamaz.
Where can he have gone with the money he embezzled?
Zimmetine geçirdiği parayla nereye gitmiş olabilir?
could have done
Nasıl Kullanılır = özne + could have + fiilin üçüncü biçimi
Nasıl Çevrilir = -ebilirdi/-abilirdi (ama olmadı)
Neyi Belirtir = değerlendirilmemiş yetenek
I could have helped him, but I didn’t want to.
Ona yardım edebilirdim, ama etmek istemedim.
A cabin could have been reserved earlier.
Daha önceden bir kabin ayırtılabilirdi.
I could have gone if I had had the money.
Param olsa gidebilirdim.
He arrived more than two hours late. Surely he could have phoned to let us know.
İki saatten daha geç geldi. Pekâlâ haber vermek için bize telefon edebilirdi.
Nasıl Çevrilir = -miş olabilir
Neyi Belirtir = geçmişte olasılık
It could have fallen into the manhole.
Rögara düşmüş olabilir.
Could it have been mailed at noon?
Öğleyin postalanmış olabilir mi?
How could the Yankees have won?
Yankee’ler nasıl kazanmış olabilir?
it could have been delivered this morning.
Bu sabah teslim edilmiş olabilir.
might have done
Nasıl Kullanılır = özne + might have + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = -ebilirdi, -abilirdi
Neyi Belirtir = gerçekleşmemiş olasılık
I told you not to climb up the tree. You might have fallen from it.
Sana ağaca tırmanmamanı söylemişti. Ondan düşebilirdin.
You might have seen him if you had come sooner.
Daha erken gelseydin onu görebilirdin.
They might have avoided the accident if they had been more careful.
Daha dikkatli olsaydılar kazadan kurtulabilirlerdi.
The report might have been worded more clearly.
Rapor daha açık bir şekilde ifade edilebilirdi.
You might have reminded me to attend the lecture.
Bana konferansa katılmamı hatırlatabilirdin.
Nasıl Çevrilir = -miş olabilir
Neyi Belirtir = geçmişle ilgili tahmin
The river might have been polluted by the people.
Irmak insanlar tarafından kirletilmiş olabilir.
These shoes might have been worn by the boy.
Bu ayakkabılar erkek çocuk tarafından giyilmiş olabilir.
She might have finished typing those letters; I don’t know; you’d better ask her.
O mektupları yazmayı bitirmiş olabilir; bilmiyorum; ona sorsan iyi olur.
should have done
Nasıl Kullanılır = özne + should have + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = -mesi gerekirdi (ama yapmadı)
Neyi Belirtir = yerine getirilmemiş bir eylem
I think she should have married him.
Bence onunla evlenmesi gerekirdi.
I shouldn’t have written that letter.
O mektubu yazmamam gerekirdi.
You should have read the footnotes as well.
Dipnotları da okumanız gerekirdi.
The bags should have been carried by the girls.
Çantaların kızlar tarafından taşınması gerekirdi.
You should have seen that movie; it was very good.
O filmi görmen gerekirdi; çok iyiydi.
ought to have done
Nasıl Kullanılır = özne + ought to have + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = -mesi gerekirdi (ama yapmadı)
Neyi Belirtir = yerine getirilmemiş bir eylem
A survey ought to have been carried out first.
İlkin bir araştırmanın yapılması gerekirdi.
He ought to have arrived on time.
Vaktinde gelmesi gerekirdi.
I knew they would let us down. We ought never to have trusted them.
Bizi yüzüstü bırakacaklarını biliyordum. Onlara asla güvenmememiz gerekirdi.
Would have done
Nasıl kullanılır = özne + would have + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = yapardı, ederdi, yapacaktı, edecekti (ama olmadı)
Neyi Belirtir = geçmişte yapılmamış bir eylem
I would have sent the brochure to her, but I didn’t know her address.
Broşürü ona gönderecektim, ama adresini bilmiyordum.
Everything would have been fine if it hadn’t rained.
Yağmur yağsaydı her şey güzel olacaktı.
He would have lost his way if he hadn’t asked for directions.
Sormasaydı yolunu kaybedecekti.
If he had been here, he would have known what to do.
Orada olsaydı ne yapılacağını bilirdi.
I see they used nails; I think it would have been better to use screws.
Görüyorum ki çivi kullanmışlar; bence vida kullansalardı daha iyi olurdu.

needn’t have done
Nasıl Kullanılır = Özne + needn’t have + fiilin üçüncü hali
Nasıl Çevrilir = -meşine gerek yoktu (ama -boşuna- yaptı)
Neyi Belirtir = gerekmediği halde yapılan bir eylemi
You needn’t have woken him up.
Onu uyandırmana gerek yoktu. (Boşuna uyandırdın.)
He can walk to his office. He needn’t have bought a new car.
Bürosuna yürüyerek gidebilir. Araba almasına gerek yoktu.
The bumper was only scratched; the garage needn’t have put on a new one.
Tampon sadece çizilmişti; servisin onu değiştirmesine gerek yoktu.
Alıştırmalar
Aşağıdaki tümceleri Türkçeye çeviriniz.
He needn’t have run.
You needn’t have read all the books on the list.
She needn’t have filled the glass so full.
You needn’t have had any more injections.
You needn’t have brought so much food.
You needn’t have stayed if you hadn’t wanted to.
Exercises
Sorulara örneklerdeki gibi yanıt veriniz.
Will it be difficult? --> It may be difficult.
Was it difficult? — > It might have been difficult.
1. Did they know what to do?
2. Will he ask when to go?
3. Will he do what he used to?
4. Did you hear him speak?
6. Will they be leaving tomorrow?
7. Did he know whether to reply?
8. Was there a lot to do?
9. Did he make her pay?
10. Did she tell them to wait?
Sorulara örneklerdeki gibi yanıt veriniz.
Why don’t you warn me? — > You should warn me.
Why didn’t you warn me? — > You should have warned me.
1. Why didn’t you rely on him?
2. Why didn’t you see them off?
3. Why don’t you call for him?
4. Why don’t you start off earlier?
6. Why didn’t you go over it again?
7. Why don’t you get it done?
8. Why didn’t you look it up?
9. Why didn’t you deal with it?
10. Why didn’t help your father with the garden?
11. Why don’t you keep patotoes away from damp and heat?
12. Why don’t you watch your weight?
13. Why didn’t you notify the authorities?
Cümleleri örnekteki gibi would have done yapısına dönüştürünüz.
She intended to go. — > Yes, she would have gone.
1. He intended to tell us the news.
2. She intended to do better than that.
3. He intended to pay the bill.
4. You intended to take the test.
5.1 intended to get my hair cut.
6. He intended to listen to him complain.
7. They intended to warn us against the pickpockets.
8. We intended to fill up the tank first.
9. She intended to find something to do.
10.1 intended to take it to be mended.
Sorulara örnekteki gibi yanıt veriniz.
Why did you go? — > You needn’t have gone.
1. Why did you apologise.
2. Why did you decide so quickly?
3. Why did she come early?
4. We did you get up so early.
5. Why did you increase the production?
Sorulara örneklerdeki gibi yanıt veriniz.
Why don’t you help him? — > You ought to help him.
Why didn’t you help him? — > You ought to have helped him.
1. Why don’t you hurry up?
2. Why didn’t he try?
3. Why don’t we go now?
4. Why didn’t they ask him?
5. Why doesn’t she work harder?
6. Why didn’t you invite them?
7. Why didn’t she pay for it?
8. Why don’t you give up smoking?

Yorumlar