Duyu organları (Organa sensoria), canlının kendi iç
dünyasında ortaya çıkan değişiklikler ile yaşadığı ortamdaki çeşitli uyarılan
(Fiziksel, kimyasal. mekanik) alarak MSS'ne iletilmesini sağlayan organlardır.
Bundan 2000 yıl önce Aristo'nun, dokunma, koku, tad, işitme ve görme olmak
üzere 5 duyu tanımlamasına karşın, bugün bunlara ilaveten basınç, ağrı. sıcak,
soğuk, hareket, denge. açlık. tokluk vb. duyuların da varlığını biliyoruz. Bu
duyuların alınmasını sağlayan organlar. reseptör adını verdiğimiz özel algılama
ünitelerine sahiptir. Reseptörlerle alınan duyum. duysal sinirlerle MSS'nin
ilgili alanlarına, Korteks serebrinin genel duyu. işitme, görme merkezleri,
hipotalamus. beyin sapındaki solunum ve dolaşım merkezleri) iletilir. Herbir
reseptör, uyaran cinsine bağlı olmaksızın tek bir yanıt doğurur. Örneğin göze
vurulan yumruk. parlak ışıklar şeklinde yorumlanır; derideki ısı reseptörleri
elektrostimülatörle uyarılırsa sıcaklık duyusu alınır. Her reseptör kendine
gelen uyarıları, sinir impulsu-elektrik enerjisine dönüştüren biyolojik bir
transdüserdir.
Reseptörler, lokalizasyonlarına göre dört gruba ayrılırlar.
Deride bulunan ve dış ortamdan gelen direkt uyarıları alan reseptörlere
eksteroreseptör, vücut içinde bulunan kan basıncı, oksijen ve karbondioksit
konsantrasyonu vb. algılayan reseptörlere interoreseptör, uzaktan gelen ses, görüntü ve koku duyularını
alabilen reseptörlere telereseptör, eklemler, kaslar ve kulağın vestibüler
bölümünde bulunan derin duyu reseptörlerine proprioreseptör denir.
Algıladıkları uyarı tiplerine göre de reseptörler. termoreseptör, nosiseptör,
kemoreseptör, fotoreseptör, mekanoreseptör ve baroreseptör olarak
adlandırılırlar.
Duyular, genel duyular ve özel duyular olarak iki grupta ele
alınırlar. Dokunma, basınç, titreşim, sıcak-soğuk, stereognosis ve
propriosepsiyon gibi duyular GENEL DUYU. Görme, işitme-denge, koku ve tad ÖZEL
DUYULAR olarak adlandırılır. Propriosepsiyon dışındaki genel duyu reseptörleri
deride de bulunurlar. Bu nedenle özel duyulara girmeden önce derinin yapısı,
fonksiyonları ve eklentilerini inceliyeceğiz.
DERİ VE EKLENTİLERİ
Deri ile eklentileri olan kıllar, tırnaklar, deri bezleri ve
deride bulunan genel duyu reseptörleri integumentum commune (L.
integumentum=örtü) veya İNTEGUMENTER SİSTEM başlığı altında ele alınır. Deri ve
eklentilerini ayrı ayrı inceliyeceğiz.
a.DERİ (Cutis) :
Deri, insan vücudunun en büyük organı olup, yaklaşık alanı
1,5 - 2 m2, ortalama kalınlığı 1-2 mm (Göz kapaklarının derisi 0,5 mm, sırtın
üst bölüm derisi 5 mm kalınlığında) 'dir. Vücudu, mekanik, osmotik, kimyasal,
ışık ve termal zararlı etkenlere karşı koruyan deri, vücut ısısının
düzenlenmesinde (Termoregülasyon) de rol oynar. Ultraviyole ışığının etkisi ile
D vitamininin oluşumu deri sayesinde gerçekleşir. Deri, sahip olduğu ter ve yağ
bezleri ile bir boşaltım organı olarak görev yaptığı gibi, taşıdığı çeşitli
reseptörlerle de en geniş genel duyu organı konumundadır.
Deri ve hastalıklarının ele alındığı tıp dalına dermatoloji
(Gr.derma=deri,logia=bilim) denir.
Deri, birbirinden oldukça farklı iki tabakadan yapılıdır.
Ektodermden gelişen. çok katlı keratinleşmiş epitelden
yapılı yüzeyel tabakaya epidermis denir.
Mezodermal orijinli olan ve epidermisin altında yer almış
tabakaya da dermis (Corium) denir.
Epidermis : Derinin üst tabakası olup, çok katlı
keratinleşmiş epitelden yapılıdır. Üzeri, gerek deri bezlerinin ürettiği ve
gerekse keratinleşmiş hücrelerin oluşturduğu özel bir katmanla sarılmıştır. Bu
katman, derinin kimyasal ve mekanik zararlara karşı korunmasına katkı sağladığı
gibi, mikroplar için de bir bariyer oluşturur. Kan damarları içermeyen
epidermis, dermis'teki damarlardan difüzyonla buraya ulaşan kanla beslenir.
Vücutta epidermisin en kalın olduğu yerler avuç içi ve ayak tabanıdır.
Epidermis 5 katmanlı bir yapıya sahiptir. Bunlardan en
derinde yer alanı stratum basale (germinativum)'dur. Str.basale, derinin
rengini veren bir katman (Çünkü melanosit hücrelerini içerir) olduğu gibi
gerektiğinde epidermisin diğer katmanlarını da oluşturabilecek yetenektedir.
Str. basale'nin uyarılması, en yüzeyel katmanın incelmesi ile sağlanır.
Dermis : Dermis, birbirine örülmüş kollojen ve elastik bağ
dokusu liflerinden oluşmuş kalın bir tabakadır. Damar ve sinirlerden zengin
olan dermis, birçok duysal sinir sonlanmaları (Reseptörlere girerler veya
reseptör olarak fonksiyon görürler),deri bezleri ve kıl kökleri içerir.(Bu
yapılar, derinin spesialize eklentileri başlığı altında ele alınacaktır).
Hipodermis (Subkutis) : Derinin altında yer alan, gevşek,
fibröz bağ dokusundan yapılmış, yağ hücrelerinden zengin bir tabakadır.
Dermişten daha kalın olan bu tabakada, derialtı duysal sinirler, yüzeyel venler
ve lenf damarları yer alır.
Hipodermisin gevşek yapısı nedeniyle üzerindeki deri
serbestçe hareket ettirilebilinir. Kadınlarda bu tabakada, erkeklere göre daha
çok yağ doku bulunur. Özellikle meme, kalça ve karın bölgesinde biriken
subkutan yağ dokusu, kadın vücudundaki karakteristik konturların oluşmasını sağlar.
b DERİNİN ÖZEL EKLENTİLERİ.
Bu başlık altında deri bezleri, kıllar, tırnaklar ve deri
reseptörleri incelenir.
Deri bezleri : Deride yağ ve ter bezleri (Gll.sebaceae et
sudoriferae) olmak üzere iki cins bez bulunur.
.Yağ bezleri (Gll.sebaceae) : Dermiste bulunan basit dallı
bezler olup. salgılarını ya kıl folliküllerine veya direkt olarak deri yüzeyine
akıtırlar. Yağ bezleri ayak tabanı ve avuç içi dışında tüm vücut derisinde
bulunurlar. Yağ bezlerinin. özel kokulu salgısı sebum olarak adlandırılır. Sebum,
deri yüzeyini yağlayarak bakteri ve mantarlara karşı bir bariyer teşkil eder.
Yağ bezlerinin kronik iltihabına akne denir.
Yağ bezlerinin salgılama fonksiyonu sıcaklık, cinsiyet
hormonları ve yaş gibi faktörlerden etkilenir. Androjenler yağ bezlerinin
çalışmasını uyarırlar.
.Ter bezleri (Gll. sudoriferae) : Salgı gövdesi dermişin
derinliklerinde veya hipodermiste yer alan ter bezlerinin ektin ve apokrin
olmak üzere iki tipi vardır.
Ekrin ter bezleri, küçük bezler olup dudak kenarları, tırnak
yatakları,- vulvanın küçük dudakları ve glans penis dışında tüm vücut derisinde
bulunurlar. Vücut ısısı yükseldiğinde ekrin bezler uyarılırlar ve bol salgı
yaparlar; bu durum vücut ısısının düşmesine neden olur.
Apokrin ter bezleri, koltuk altı, areola mammae, vulva'nın
büyük dudakları, anal ve genital bölge derisinde bol bulunurlar. Apokrin ter
bezleri streslere yanıt olarak salgı yaparlar. Karakteristik kokulan
vardır.(Feromen).
Kıllar (Pili) : Kıllar, memelilerin karakteristik
oluşumlarından olup avuç içi, ayak tabanı, dudaklar, glans penis, meme başı ve
vulva küçük dudakları hariç tüm vücutta bulunurlar. Korumat duyu ve vücut
ısısının regülasyonuna katkı gibi fonksiyonları vardır.
Bir kılın deri içine girmiş bölümüne kıl kökü, deri dışında
kalan bölümüne scapus pili (Kıl, kıl gövdesi) denir. Kıl kökünün en alt bölümü
ve etrafı, yapılan bulbus pili olarak adlandırılır. Kılların büyümesi bulbus
pili yolu ile gerçekleşir. Kıl kökünü saran bağ dokusu kılıfı (Foiliculus
pili)'nın ortası hizasına. bir düz kas olan m.arrector pili tutunur. Sempatik
sinirlerle innerve edilen bu kas, emosyon, soğuk vb. nedenlerle kasılarak kılı
dikleştirir, deriyi özel şekle (Kaz derisi görünümü) sokar.
Kılların insan vücudundaki dağılışları ile çeşitli
bölgelerdeki özellikleri yaşa,- cinse ve ırka göre değişiklikler gösterir.
Vücudun son-sabit kıllanmaya geçmesi pubete ile başlar ve 40-50 yaşlarına kadar
devam eder. Seksüel hormonlardan etkilenmelerine göre insan kılları üç gruba
ayrılırlar.
1. Her iki cinste
iç salgılı bezlerin kontrolünde olan, puberte de meydana gelen kıllar
(Hirci=Koltukaltı kıllan, pubes=pubis kılları,genital bölge kılları ile
muhtemelen baş kılları-capilli=saçlar).
2. Erkeklerde
androjenlerin etkisi altında olan kıllar (Öarba=sakal,-tra- gi=dışkulak
yolu kılları, vibrissae=burun kılları, omuz, sırt, göğüs,-karın,- kol ve
önkolun ekstensor yüz kıllan).
3. Seksüel hormonlarla İlgisi olmayan ve her iki cinste aynı
şekilde görülen kıllar (Şupercili=kaşlar, cilla=kirpikler, ekstremite
kıllarının bir bölümü).
Tırnaklar (Ungues) Tırnaklar, el ve ayak parmaklarının son
falankslarının uçlarının dorsal bölümlerinde bulunan, saçlara benzer şekilde
epidermisin bir modifikasyonu olan, boynuzumsu (keratinöz), elastik
oluşumlardır. Işığı geçirme özelliğindeki (Translucent) tırnaklar, alttaki
vaskuler dokunun rengi nedeniyle pembe renkte görülürler. Bir plak şeklindeki
tırnağın kalınlığı 0,5-0,7 mm kadardır. Büyümeleri hormonlar, beslenme koşullan
ve hastalıklarla etkilenen tırnaklar normal koşullarda haftada 0,5-1 mm
büyürler.
Tırnağın kök ve gövde olmak üzere iki temel bölümü vardır.
Tırnak kökü (Radix unguis) sinus unguis içinde yer alır. Tırnak gövdesi (Corpus
Unguis) ve tırnak kökü, tırnak yatağı olarak adlandırılan alanda epidermisin
str.germinativum'u üzerine oturur. Tırnak gövdesinin proksimal bölümünde,
yarımay şeklinde beyaz bir alan (Lunula) bulunur. Tırnak kökü ve lunula'nın
altındaki tırnağın büyümesini sağlayan kalın hücre tabakasına matrix unguis
denir.
. DERİDE BULUNAN GENEL DUYU RESEPTÖRLERİ:
Deride, derinin bir duyu organı olmasını sağlayan dokunma,
ağrı, ısı, basınç ,ve titreşim duyularını alan reseptörler vardır. Bu
reseptörler, kapsüllü ve kapsülsüz olmak üzere iki morfolojik tiptedirler. Bu
reseptörlerden bazıları bir duyu için spesifik oldukları halde, bazı duyular
birkaç reseptör tarafından da alınabilir. Ömeğin ağrı duyusu sadece serbest
sinir sonlanmaları tarafından alınır. Dokunma duyusu ise kıl follikülü
reseptörleri, Merkel diskleri. Meissner korpüskülü ve Ruffini korpüskülü
tarafından alınır.
Kapsülsüz ve kapsüllü reseptörleri ayrı ayrı inceliyeceğiz.
KAPSÜLSÜZ RESEPTÖRLER -.Serbest sinir sonlanmaları, Merkel
diskleri ve kıl follikülü reseptörleri kapsülsüz reseptörlerdir
.Serbest sinir sonlanmaları: Ağrı, dokunma, basınç ve
muhtemelen ısı duyusunu alırlar .Merkel diskleri (Meniscus tactus) :Saçsız
deride ve kıl folliküllerinde bulunan basınç reseptörleridir.
.Kıl follikülü reseptörleri: Tüm kıl follikülleri etrafında
bir sinir ağı şeklinde yer alan dokunma reseptörleridirler.
KAPSÜLLÜ RESEPTÖRLER: Meissner korpüskülü, Vater-Pacini
cisimciği, Krause cisimciği, Ruffini korpüskülü derinin kapsüllü
reseptörleridir.
.Meissner korpüskülü (Corpusculum tactus) : Kılsız derinin
(Avuç içi,ayak tabanı,dudaklar,dış denital organlar) dermal papillalarında
bulunan dokunma ve iki nokta, taktil diskriminasyonu duyusunu alan
reseptörlerdir.
.Vater-Pacini cisimciği (Corpusculum lamellosum) : Dermıs,
hipodermis ,bağlar, eklem kapsülü, periton ve dış genital organlarda bulunan
titreşim ve hızlı mekanik değişimleri (Basınç, gerilme) alan reseptörlerdir.
.Krause cisimciği (Corpusculum bulboidea) .Mukozalar ve
derinin dermis tabakasında yer alan siferik şekilli soğuk ve basınç-dokunma
duyusunu alan reseptörlerdir.
.Ruffini korpüskülü : Krause cisimciği kategorisinde
değerlendirilen bir reseptör olup sıcak ve muhtemelen dokunma, basınç ve
gerilme duyusunu alır.
STEREOGNOSİS: Stereognosis (Gr.stereos=kitle, üç boyutlu
oluşum; gno- sis=bilme tanıma) dokunma duyusu yolu ile elimize aldığımız veya
dukunduğumuz bir oluşumun bilinen şekil ve bazı niteliklerini tanıma
yeteneğidir. Bu yetenek, daha önce görülüp-dokunulan ve beyinin duyu
alanlarında hafızalanan bilgiler çerçevesinde gerçekleşir. Stereognosis, gözler
kapalı iken iyi bilinen demir para, anahtar, tarak ve kalem gibi objelerin elle
dokunulması ve tanınmasının istenmesi şeklinde muayene edilir.
KOKU ORGANI (Organum
olfactorium)
Burun boşluğu mukozasındaki olfaktor (L.olere= kokmak,
facere=yapmak) reseptör hücreleri içeren regio olfactoria KOKU ORGANI olarak
fonksiyon görür. Buradaki olfaktor sinir hücreleri, atmosfer havasına karışmış
koku partiküllerini algılayan kimoreseptör özelliğindedir.
Koku organı, filogenetik olarak suda yaşıyan hayvanlardan
ziyade karada yaşayan hayvanlarda gelişmiştir. İnsanlarda bu duyu, diğer omurgalılara
göre daha az gelişmiştir. Örneğin köpekler insanlara göre 10 milyon kez daha
kuvvetli koku duyarlar.
KOKU MUKOZASININ YAPISI : Burun boşluğu üç farklı örtü ile
kaplanmıştır. Koku mukozası T.mucosa olfactoria) burun üst konkasının
yukarısında kalan özel bir mukozadır.Koku mukozasının en önemli özelliği
olfaktor reseptör hücrelerini içermesidir. Bu hücrelerin dendrit niteliğindeki
silialarr mukozanın yüzeyine dönüktür. Mukozadaki destek hücreleri ve Bowman
bezleri yaptıkları salgılarla mukoza yüzeyini ıslatırlar. Solunan havadaki koku
partikülleri, mukoza salgısı içinde eridikten sonra .olfaktor reseptör
hücreleri tarafından algılanırınsan koku mukozasında 25 milyon (Köpeklerde 220
milyon) olfaktor reseptör hücresi vardır. Olfaktor reseptör hücreleri,
algıladıkları kokuyu sinir impulsion haline çevirerek, akson niteliğindeki
merkezi uzantıları (Nn.olfactorii) ile MSS'ne (Bulbus
olfactorius->Trac.olfactorius-»Koku beyni) iletirler.
TAD ORGANI (Organum
gustatorium)
İnsanlarda, konuşma ve beslenme için vazgeçilmez bir organ
olan dil, mukozasının içerdiği özel yapılardaki (Tad tomurcuğu) tad
reseptörleri (Nörosensorial gustatorik hücreler) sayesinde tad organı olarak ta
fonksiyon görür. Tad tomurcukları (Caliculus gustatorius) dildeki papilla
vallata (Herbirinde 90-250 adet) ve papilla fungiformis (Herbirinde 1-8
adet)'lerde yerleşmişlerdir. Dilde yaklaşık 10.000 adet tad tomurcuğu bulunur.
Tad tomurcukları fıçı şeklinde yapılar olup, dil yüzeyine
veya papilla vallataların etrafındaki aralığa bakan taraflarında birer tad
delikleri (Porus gustatorius) bulunur. Tadı algılacak, suda erimiş partiküller
bu delik aracılığı ile tad tomurcuğunun içine girer. Tad tomurcukları, olfaktor
mukozaya benzer şekilde tad reseptörleri niteliğindeki nöroepitelial tad hücrelerini
içerir. Bu hücrelerin algıladığı tad duyumları n.lingualis (Chorda tympani
bağlantısı ile duyu n.facialis'e aktarılır) ve n.glossopharyngeus yolu ile
MSS’ne taşınır.
Tad duyusu ile ilgili diğer bir kavram da lezzettir, Lezzet
tad, koku, besinin ısısı, çiğneme anında çıkardığı ses ve görünümünün yarattığı
ortak bir duyumdur.
Dilin farklı bölgeleri değişik tadları alır. Tatlı ve tuzlu
dil ucunda, ekşi dil kenarlarında, acı ise dil köküne yakın bölümde algılanır.
GÖRME ORGANI (Organum visuale)
Görme organı, sağ-sol göz çukurlarına (Orbita) yerleşmiş iki
adet göz olup, görsel bir dünya ile bütünleşmemizi sağlar. Kameralı göz
yapısındaki insan gözü (L.oculus, Gr.ophtalmus) , tüm vücuttaki reseptörlerin %
70'ini içeren özel bir görme tabakasına sahiptir. Bu tabaka (retina) daki
nöronlar-görme reseptörleri nin algıladığı görüntüler, sinir impulsları halinde
vücuttaki tüm afferent liflerin 1/3 u kadar sayıdaki lifin oluşturduğu
n.opticus yolu ile MSS'ne iletilir. Gözümüze dış dünyadan birçok vizüal uyanlar
gelmesine karşın, elektro manyetik spektrumun 1/70 'ine duyarlı olduğumuzdan
ancak bir kısmını görebiliriz. Buna karşın böcekler daha kısa dalgalı UV
(Ultraviyole) ve daha uzun dalgalı İR (infrared) ışık spektrumunu da
görebilirler.
Göz anatomisi, göz küresi (Bulbus oculi) ve gözün yardımcı
organları
(Organa oculi jaccessoria) olmak üzere iki ana başlık
altında incelenir.
a. Göz küresi (Bulbus oculi) :
Göz küresi.orbita içinde yer alan, yaklaşık 2,5 cm çapında
10 gr ağırlığında .yuvarlak bir biyokameradır. İç boşluğu üç odacığa ayrılmış
olan göz küresi üç tabakalı bir- duvar yapısına sahiptir.
GÖZ KÜRESİNİN DUVAR YAPISI : Dıştan içe doğm fibröz,vasküler
ve sensorial olmak üzere üç tabakadan yapılıdır.
1. Fibröz tabaka (Tunica fibrosa) :Bazı anatomistler tarafından
destek tabaka olarak ta adlandırılmış olan dış tabaka, kalın Jibröz bağ
dokusundan yapılıdır. Göz küresinin şeklinin korunmasını sağlayan fibröz
tabaka, ekstraokuler kaslar için de yapışma yeri ödevi görür.
Fibröz tabakanın 5/6 arka bölümü opak beyaz olup sdera (Gr.
skleı os=sert) ,1/6 ön bölümü ise şeffaf-saydam olup cornea
(L.corneum-=boynuzumsu) olarak adlandırılır. Göze ışık kornea yolu ile girer.
Korneanın kan ve lenf damarları yoktur, kırıcılığı 40 diyoptridir.
2. Vasküler tabaka (Tunica vasculosa) : Kan damarlarından ve
pigmentten zengin bir tabakadır. Yoğun pigment içeriği nedeniyle koyu kahve
renginde olup, kendine ulaşan ışınları yansıtmayıp absorbe eder. Vasküler
tabakanın, arkadan öne doğru choroidea, corpus ciliare ve iris olmak üzere üç
bölümü vardır.
Corpus ciliare, vasküler tabakanın öndeki, kalınca bölümü
olup, yapısında otonom sinirlerin innerve ettiği düz kaslar vardır. Aynı
zamanda göz merceği (Lens) ’de aşıcı bağlarla corpus ciliare'ye tutunur.
İris ise, göz merceğinin önünde, kasılıp gevşeyen bir
diyafragma gibi yer almış bir bölüm olup,yapısında m.sphincter et m.dilator
pupillae olarak adlandırılan düz kaslar vardır. İris'in ortasındaki açıklığa
pupilla (L.göz bebeği) denir.
3. Sensorial tabaka (Tunica sensoria) : Göz küresinin en iç
tabakası olup retinal (L.rete=ağ) veya sinirsel tabaka olarak ta adlandırılır.
Sensorial tabaka, çok nazik bir tabaka olup 130 milyon kadar fotoreseptör (Rod
ve koni) ile çok sayıda nöron içerir. Sensorial tabakanın arkadaki en iyi gören
alanına san leke (Macula lutea) denir.
N.opticus'un retinayı terkett'ıği bölüm (Discus nervi
optici) ışığa duyarsız olup kör nokta olarak adlandırılır.
Lens : Pupilla’nın arkasında yer alan lens (Göz merceği)
oldukça elastik, yaklaşık 1 cm çapında, bikonveks bir mercektir.Lens.asıcı
bağlarla (Zona ciliaris, Lig.suspensoriun lentis) corpus ciliare'ye bağlanır.
Corpus ciliare’nin yapısındaki düz kas liflerinin kasılıp gevşemeleri sonucu
lensin kalınlığı-kırıcılığı değişir.
Göz boşlukları (Camera oculi) :Gözün iç boşluğu, üç kameraya
ayrılmıştır. Bunlardan iki tanesi (Camera anterior ve camera posterior) önde
olup, corpus ciliaredeki bezler tarafından salgılanan humour aqueous ile
doludur. Humour aqueous, ön kameradaki cornea ile iris arasında yer alan
Schlemm kanalları yolu ile genel dolaşıma geçer.
Göz içindeki üçüncü boşluk, en büyük kamera olup camera
vitrea olarak adlandırılır. Göz içinin % 80’ini kapsayan camera vitrea, lensin
arkasında olup, jelatinöz bir madde olan corpus vitreum ile doludur.
b. Gözün yardımcı organları (Organa oculi accessoria) :
Kaşlar.göz kapakları,kirpikler,konjunktiva,gözyaşı aparatı
ile orbita içindeki ekstraokuler göz kaslan, gözün yardımcı organları olarak
adlandınlırlar.
1. Kaş
(Superciliurh) : Frontal kemikteki herbir arcus superciliaris'in
üzerindeki deride yer alan, kısa, yatık seyirli kıllara topluca supercilium
(Kaş) denir. Açıklığı aşağıya bakan bir kavis şeklinde duran kaş, gözü yoğun
güneş ışınlarından, alın tarafından gelen ter salgısı ve yabancı maddelerden
korur.
2. Göz kapaklan
(Palpebrae) : Herbir göz için alt ve üst iki tane olan göz kapakları, birer
deri kıvrımı olup, açık olduklarında göz küresi etrafında önde badem şeklinde
bir açıklık ortaya çıkarırlar. Kapatıldıklarında, alt ve üst göz kapaklan
arasında horizontal bir yarık (Rima palpebrarum) meydana gelir. Göz kapakları,
orbita'nın iç ve dış yanında birer açı ile birleşirler. Bu birleşme yerlerine
canthus (L.göz kapaklarının birleşme noktalan) veya commissura palpebrarum
denir. Göz kapaklarının ön yüzü deri ile örtülü olduğu halde göz küresine temas
eden arka yüzleri müköz bir örtü olan conjunctiva (Konjunktiva) ile
kaplanmıştır.
Göz kapaklarının iç dokusu, m.orbicularis oculi,tarsus
olarak adlandırılan fibröz bağ dokusu.bunlar içindeki Meibom bezleri
(Gll.tarsales) ile Moll ve Zeiss bezlerinden yapılıdır.Modifiye yağ bezleri
olan Meibom bezleri, sebum olarak adlandırılan salgıları ile göz kapaklarının
birbirine yapışmasını engellediği gibi konjunktival yüzden gözyaşının
buharlaşmasını da engeller.
Göz kapakları, göz yuvarlağının tozlar ve diğer zararlı dış
objelere karşı korur. Ayrıca periodik açılıp-kapanma hareketleri ile glanduler
salgıların göz küresi üzerinde dağılmasına, dolayısı ile konjunktival yüzlerin
sürekli ıslak kalmasına neden olur. Uyku esnasında kapanan göz kapakları
konjunktival yüzdeki salgıların buharlaşmasını önler.
Göz kapaklarının serbest kenarlarında cilium-kirpikler
bulunur. Üst göz kapağında 100-150, alt göz kapağında 75 kadar kirpik vardır.
Üst göz kapağındaki kirpikler daha uzundur.
3. Konjunktiva
(Conjunctiva) :Göz kapaklarının arka göz küresinin ön yüzünü örten
konjunktiva, ince, şeffaf mukoz bir örtüdür. Konjunktiva.gll
conjunctivales'leri içerir. Konjunktivanın göz kapaklarındaki bölümüne palpebral
konjunktiva, göz küresini saran bölümüne bulber konjunktiva denir. Göz kapaklan
kapatıldığından İt ve üst iki çıkmaz şeklindeki konjunktival aralık,
konjunktival kese (Saccus conjunctivalis) haline gelir.
4. Gözyaşı aparatı (Apparatus lacrimalis) : Gözyaşının
üretildiği, iletildiği ve dağıtıldığı sistem gözyaşı aparatı olarak
adlandırılır. Bu aparat, gözyaşı bezi,
gözyaşı kanalcıktan, gözyaşı kesesi ve nazolakrimal kanal dan oluşur.
Gözyaşı bezi (Gl.lacrimalis) : Gözyaşı bezi, orbita'nın
superolateral bölümünde yerleşmiş, badem içi büyüklüğünde bir bezdir. Gözyaşı
(L. lacrima, Gr.dacryos) olarak adlandırılan salgısı 5-12 adet boşaltma
kanalcığı ile üst konjunktival keseciğe akıtılır. Gözyaşı buradan, hareket
halindeki gözkapakları sayesinde tüm saccus conjunctivalis'e dağıtılır. Bir
kısmı buharlaşır; diğer bir kısmı ise iç kantus yakınında bulunan gözyaşı
pınarı 'na (Lacus lacrimalis), oradan da atılım kanallarına (Gözyaşı
kanalcıkları, gözyaşı kesesi, nazolakrimal kanal) geçer.
Atılım kanalları :Göz kapaklarının iç kantusa yakın
kenarında,- punçtum lacrimale olarak adlandırılan küçük delikler bulunur. Bu
delikler atılım kanallarının başlangıcıdır. Buradan başlayan ve göz kapakları
içinde ilerleyerek gözyaşı kesesine ulaşan kanalcıklara canaliculus lacrimalis
superior/inferior (Alt ve üst gözyaşı kanalcıkları) denir. Gözyaşı kesesi
(Saccus lacrimalis) ,burun boşluğunun alt meatusuna ulaşan nazolakrimal kanal
ile uzanır.
Gözyaşı, göz küresinin konjunktival yüzünü sürekli olarak
nemlendirir ve temizler. Gözyaşı, taşıdığı antibakterial ve lizozimal
enzimlerle, saccus conjunctivalis'e ulaşan bakterileri öldürür. Gözyaşı
içeriğindeki besinleri ve suyu korneaya ulaştırır.
5. Ekstraokuler kaslar : Göz küresinin tüm yönlere
hareketini sağlayan, çizgili kas yapısındaki 6 kas bu başlık altında incelenir.
Ekstraokuler kasların 4'ü düz. 2'si oblik şehirlidir.
Düz seyirli kaslar :
.M.rectus superior, M.rectus inferior, M.rectus medialis,
M.rectus lateralis
Oblik seyirli kaslar :
M.obliquus superior, M.obliquus inferior
Bu altı kas dışında, üst göz kapağını yukarıya kaldıran bir
kas daha vardır M.levator palpebrae s uperioris olarak adlandırılan bu kasın
somatik ve otonom sinirlerle innerve edilen iki bölümü vardır.
İŞİTME ve DENGE
ORGANI (Organum vestibulocochleare)
İşitme denge organı kısaca KULAK (L.auris, Gr.otos=kulak)
olarak adlandırılır. Dış, orta ve iç olmak üzere üç bölümden oluşan kulak,
merkez sinir sistemindeki bağlantıları sayesinde SES ve YER ÇEKİMİ
değişimlerini algılamada özelleşmiş, analitik kapasiteye sahip bir
organımızdır. Kulakla ilgili hastalıklar, kulak- burun-boğaz bilim dalı
(Otorinolaringoloji) hekimleri tarafından tedavi edilir.
Dış, orta ve iç kulağı ayrı ayrı inceliyeceğiz.
a. Dış kulak (Auris externa) :
Dış kulak, sadece karada yaşıyan memelilere özgü bir yapı
olup, sesin toplanması, arttırılması ve orta kulağa iletilmesinde rol oynar.
Dış kulak kapsamında kulak kepçesi (Auricula), dış kulak yolu (Meatus
acusticus externus) ve kulak zarı (Membrana tympani) incelenir.
Kulak kepçesi (Auricula) : Embriyolojik olarak 6 adet
mezenşimal şişkinlikten oluşmuş, deforme huni biçimli, tipik bir yapıdır. Bazı
memelilerde, uzun ve hareketli olan kulak kepçesi insanlarda küçük ve immobil
(hareketsiz) bir hale gelmiştir. Kulak şekli ile girinti ve çıkıntılarının
belirginliği, kişiden kişiye bazı farklılıklar gösterir.
Kulak kepçesinin alt bölümündeki kıkırdak çatıdan yoksun
parçaya kulak memesi (Lobulus auriculae) denir.
Dışkulak yolu (Meatus acusticus externus) : Dış kulak yolu,
kulak kepçesinin topladığı ses dalgalarını kulak zarına ileten S şeklinde bir
borudur. Yetişkinde 3-4 cm uzunluktaki bu borunun kıkırdak ve kemik olmak
üzere iki bölümü (Pars cartilaginea.pars ossea) vardır. Kıkırdak ve kemik
bölümler arasında 40° 'lik bir açının bulunması nedeniyle yolun yöneltisi düz
değildir.
Dış kulak yolunu örten deri, kulak kepçesini saran derinin
devamı olup, deri altı dokusunda kulak kiri salgılayan bezler (Gll.ceruminosae,
cerumen=kulak kiri) bulunur. Yolun kıkırdak bölümü derisinde tragi olarak
adlandırılan kulak kılları vardır.
Kulak zan (Membrana tympani) : Kulak zarı, dış kulak yolunun
sonunda, dış kulak-orta kulak sınırında yer almış, ince, yarı saydam bir
zardır. Canlı bir insanda inci gibi gri-parlak (Sedef rengi) görünümdedir.
Kulak zarının gergin ve gevşek olmak üzere iki bölümü (Pars
tensa, pars flaccida) vardır. Gergin bölüm, zarın büyük bir kısmını işgal eder.
Kulak zarının ortasındaki çöküntülü yere umbo denir. Umbo,
çekiç kemiğinin kulak zarına tutunan sapının (Manubrium) ucuna rastlar. Kulak
zarı aydınlatılarak incelendiğinde umbo'dan başlayıp, öne-aşağıya doğru uzanan
trianguler şekilde ışıklı bir alan görülür. Bu alana Politzer üçgeni (İşık
refleks üçgeni) denir.
Gevşek bölüm, kulak zarının üst kısmında dar bir alan işgal
eder.
b. Orta kulak (Auris media):
Orta kulak, temporal kemik içinde yer alan, nazofarinksle
bağlantılı havalı boşluklar, işitme kemikçikleri ve bunlara bağlanan
kas-bağlardan ibaret bir bütündür. Bu boşluklar içinde en büyük olan ve işitme
kemikçiklerini içinde taşıyan boşluk timpanik kavite (Cauitas tympanica)
olduğundan, birçok anatomist tarafından orta kulak ile özdeş olarak kullanılır.
Timpanik kavite ve bununla bağlantılı diğer boşlukların havalanması,
nazofarinkse açılan tuba auditiva (Eustachi-Ostaki borusu) ile sağlanır.
Timpanik kavite ve mastoid havalı boşlukları :
Timpanik kavite, os temporale'nin petroz parçası içinde yer
alan, irregüler şekilli 1 ml hacimli bir boşluktur. Kulak zarı düzeyine göre
epitimpanum (L.tympanum=davul), mezotimpanum ve hipotimpanum olarak üç bölüme
ayrılır. İşitme kemikçikleri zinciri esas timpanik boşluk olan mezotimpanumda
bulunur.
Timpanik kavitenin 6 duvarı vardır:
.Üst duvar. teğmen tympani tarafından oluşturulur. İnce olan
bu duvar, orta kulak iltihaplarının kafa boşluğuna yayılmasına imkan verebilir.
.Alt duvar. bulbus v.jugularis intema ile timpanik boşluğu
ayıran ince bir duvardır.
.Ön duvar. a.carotis intema ile komşuluk yapan bu duvarın
üst bölümünde iki kanala (Semicanalis m.tensoris tympani ve tuba auditiva) ait
delikler bulunur.
.Arka duvar, proc.mastoideus tarafında yer alan bu duvardaki
aditus ad antrum, mastoid boşluklarla timpanik kavite arasındaki bağlantıyı
sağlar.
.Içyan duvar. orta kulak ile iç kulak arasında yer alan bir
duvar olup, yuvarlak ve oval pencere (Fenestra cochleae-yuvarlak pencere.
fenestra vestibuli-oval pencere) içerir. Duvarın ortasında. kohleanın ilk
kıvrımı tarafından oluşturulan promontorium bulunur.
.Dışyan duvar. kulak zarı tarafından oluşturulur.
Mastoid boşlukların en büyüğü antrum mastoideum olup yeni
doğanda dahi mevcuttur. Diğer mastoid boşluklar (Cellulae mastoideae) 2-4
yaşlarında oluşur.
İşitme kemikçikleri (Ossicula auditus) :Timpanik boşluk
içinde yer alan ve kulak zarından aldıkları ses titreşimlerini 15-20 kat
artışla oval pencere (Fenestra vestibuli)'ye ileten .birbiri ile eklemleşmiş üç
küçük kemikçik (Çekiç- malleus. örs-incus. özengi-stapes; MİS) 'tir.
•İşitme kemikçikleri ile igili kaslar : İşitme kemikçikleri
ile ilgili iki kas vardır M.tensor tympani, m.stapedius. M.tensor tympani,
uzun, silindir şekilde bir kas olup kulak zarını gerer. M.stapedius
kasıldığında, özengi kemiğinin tabanını oval pencereden uzaklaştırır.
M.tensor tympani ve m.stapedius, kemikçik zinciri ile kulak
zarının normal tonusunu korurlar. iç kulağa ulaşacak aşırı uyarıları önlerler,
ses ileti aparatında regülatör ödev görürler.
c. İç kulak (Auris intema) :
İç kulak, temporal kemiğin petroz parçası içine yerleşmiş,
insan vücudunun en iyi korunmuş organıdır. Dış ve orta kulak sadece işitme ile
ilgili oldukları halde, iç kulak hem işitme hem de denge duyusunun algılandığı
yapıları taşır. Kemik ve membranöz karmaşık kanallar sistemi ile, bu kanal
sisteminde bulunan perilenfa, endolenfa ve reseptör hücrelerinden oluşmuş olan
iç kulak iki bölüme ayrılarak incelenir :
Kemik labirint (Labyrinthus osseus) : Embriyolojik olarak,
zar labirinti oluşturan kulak keseciğini (Vesicula otica) saran mezenşimal
dokudan meydana gelen, kapsül niteliğinde bir yapıdır. Kemik labirintin iç yüzü
ile zar labirint arasındaki aralık perilenfa ile doldurulmuştur.
Kemik labirintin vestibulum, kemik yarım daire kanalları ve
koklea olmak üzere üç bölümü vardır. Vestibulum, kemik labirintin merkezi
bölümü olup, önde koklea, arkada kemik yarım daire kanalları ile devam eder.
Vestibulum içinde zar labirintin denge ile ilgili yapılarından utriculus ve
sacculus bulunur.
Kemik yarım daire kanalları, ön,arka ve dışyan olmak üzere
üç tanedir.Bu kanalların vestibulum'a bağlanan bir uçlarında birer şişkinlik
(Ampulla) bulunur. Ön ve arka yarım daire kanallarının non-ampuller bacakları,
ortak bir bacak (Crus commune) ile vestibulum a bağlandığı halde, dışyan
kanalın non-ampuller bacağı tek başına vestibuluma bağlanır.
Koklea (Cochlea-Salyangoz kabuk) iç kulağın işitme ile
ilgili yapılarını taşıyan kemik bölümüdür. İkibuçuk defa bükülmüş bir salyangoz
kabuğuna benzer. Koklea’da merkezi kemik yapı olan modiolus etrafında dolanan
spiral kanal (Canalis spiralis cochleae) bulunur. Bu kanal ince bir kemik lamı
ile (Lamina spiralis) iki skalaya (Scala tympani, scala vestibuli) ayrılır.
Zar labirint (Labyrinthus membranaceus) : Zar labirint,
kemik labirint içinde yer almış, kabaca onun şekline uyan, içi endolenfa ile
dolu. ince, birbirleri ile bağlantılı bir kanal ve keseler sistemidir.
İşitme-denge duyusunun algılandığı esas yapıları taşıyan zar
labirintin iki bölümü vardır.
Vestibüler labirint : Denge ile ilgili zar labirint
bölümleri (Utriculus, sacculus, due. semicirculares)'dir.
.Koklear labirint: Zar labirintin işitme ile ilgili bölümü
olup, koklea içinde uzanan duc.cochlearisten ibarettir. Due. cochlearis scala
media olarak ta adlandırılır. Burada, mekanik ses uyarılarını,-elektrik
impulsları haline getiren 'reverce mierophene'niteliğinde Corti organı yer
alır.
Kaynak: Prof.Dr. Mehmet Yıldırım
Yorumlar
Yorum Gönder