*
what is biofilm
**
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından
sonra, elektron mikroskobunun kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte,
mikrobiyoloji alanında büyük aşamalar kaydedildi. Bakterilerin sıvıların
içerisinde, serbest biçimde tek olarak bulunduğu yani planktonik yapıda olduğu
düşünülmüştür. Yapılan çalışmalarla bunun tam aksi ortaya konarak,
mikroorganizmaların canlılıklarını sürdürebilmek için katı yüzeylere gereksinim
duyduğu bildirilmiştir. İlk olarak 1976 yılında Marshal, biyofilmin çok ince
bir ekstrasellüler polimer fibril olduğunu ve bakterinin yüzeye tutunmasında
önemli olduğunu bildirmiştir. Islak yüzeylerde oluşan mukoid yapılardaki
bakterilerin fenotipik olarak da planktonik hallerinden farklı oldukları
bildirilmiştir. Bu farklıktan yola çıkarak, bu mukoid yapılara, İngilizce canlı
tabakalar anlamına gelen “BIOFILM” isimlendirilmesi uygun görülmüştür.
Mikrobiyel hücrelerin dönüşümsüz olarak polisakkarit matriks
ve yüzey ile bağlantı kurması ve bu yapıda üreyip gelişmesi sonucu makroskobik
olarak opak yapıda, ortalama 100-500 µm yükseklikte koşullara göre değişen en
ve boyda, kaygan, pürüzsüz, giderilmesi çok zor olan yapıya biyofilm denir.
Matriks içinde kan pıhtısı, kristaller, toprak, metal korozyon artıkları
bulunabilir bu nedenle biyofilmin rengi bulunduğu yere göre değişir. Bakteriler
değişik yüzeylere tutunabilirler; bu yüzeyler arasında canlı dokular, doğal
deliklerden vücut içi uygulanan medikal cihazlar, endüstriyel ve içilebilir su
sistemleri, doğal su sistemleri yer alır.
Watnick ve Kolter (2000) biyofilmi cansız ya da canlı bir
yüzeye tutunmuş birçok bakterinin salgıladıkları müköz yapı içeresinde bir
araya gelmesiyle oluşan, “mikroplar şehri” olarak tanımlamışlardır.
Biyofilm; mikrobiyel olarak değişime uğramış, yüzeye ya da
birbirine tutunarak, matriks ya da hücre dışı polimerik madde (Extracelluler
polymeric substances-EPS) içine gömülmüş olan planktonik hücrelerden çoğalma,
genetik yapı ve protein sentezi açısından tamamen değişik yapıda olan biyolojik
bir oluşumdur. Biyofilm oluşumu dinamik çok aşamalı bir yapılanmadır.
Biyofilm bakterileri, çevre koşullarına serbest bulunan
planktonik bakterilerden daha dirençlidirler. Biyofilm yapısı inhibitörik
etkisi olan antibiyotik, dezenfektan ve ısıya karşı koruyucu özellik gösterir.
EPS’nin direnci arttırdığı düşüncesi yaygındır, ancak mekanizması açıkça ortaya
konulamamıştır.
Biyofilmin planktonik bakteriden üstünlükleri Donlan (2002)
tarafından dört madde altında toplanmıştır. Bunlar sırasıyla:
-EPS çevreden besin maddelerini (C - N - PO4 gibi) konsantre
ederek bakterilerin kullanımına sunar.
-Biyofilm oluşumunda bulunan bakteriler antimikrobiyel
maddeler, yüzey gerilimi değiştiren ajanlar, sıcaklık, konakçıya ait
fagositler, konakçı oksijen radikalleri, proteazlar gibi çeşitli koşullara ve
maddelere karşı dirençlilik geliştirirler. Bu direnç, gelişimin durdurulup
canlılığın korunmasından, genetik düzenleme ile yukarı ya da aşağıya doğru
düzenleme ile modifikasyona kadar değişen reaksiyonlar halinde gözlemlenir.
-Tabakalı dizilim sonucu yüzeyde bulunan çeşitli bakteriler
mekanik kalkan etkilerinin yanısıra; katalaz, peroksidaz, proteaz ve lipaz
inhibitörleri salgılayarak antimikrobiyellere karşı iç yüzeyde bulunan
bakterileri korurlar.
-Biyofilm parçaları koparak yeni yüzeylere yayılır.
Planktonik bir hücrenin tutunmasından daha kolay bir tutunma gerçekleştirirler.
Biyofilm Mimarisi
Biyofilmin üç boyutlu, EPS ile çevrelenmiş, su kanalları ve
çok katlı bakteri tabakaları içeren bir yapı olduğu bildirilmiştir. Biyofilmde
fiziksel ve biyolojik yapı çoklu intrinsik ve ekstrinsik faktörlerin etkileşimi
ile düzenlendiği, fiziksel yapının EPS ile bağlantılı olduğu bildirilmiştir.
EPS’nin gel ya da viskoelastik davranış sergileyebileceği, bu fazlara geçişinde
protein, Ca+2 iyonları, polisakkaritler ile yapının daha sağlamlaştığı
bildirilmiştir. Tabakalı yapının alttaki hücreleri stabilize ettiği, biyofilmde
antibakteriyel direnç ve oksijen kullanımı açısından değişkenlik gösteren
tabakalar oluştuğu vurgulanmıştır.
BİYOFİLM OLUŞUM
AŞAMALARI VE ÖNEMLİ ETKENLER
Yapılan çalışmalar sonucu yapısal olarak planktonik hücreden
köken alan biyofilmin oluşum aşamaları aşağıda bildirilmiştir (Gonpot ve
ark.,2000; Watnick ve Kolter,2000; Shirtliff ve ark.,2002).
-Tutunma yüzeyinin oluşumu
-Öncü bakterinin tutunması
-“Slime” (Müköz yapı) oluşumu
-Sekonder kolonizasyon
-Olgun biyofilm
BİYOFİLM EKOLOJİSİ
Biyofilmin en küçük biriminin mikro koloni olduğu
bildirilmiştir. Mikro kolonideki hücrelerin yakınlığının; besin maddesi
sentezi, gen değişimi ve Quorum Sensing (Mikrobiyel Populasyon Etkileşimi) için
ideal ortamı sağladığı belirtilmiştir. Farklı mikroorganizmalardan oluşan mikro
kolonilerde ise redoks reaksiyonlarına bağlı olarak, değişik elementlerin
(nitrojen, sülfür, karbon, oksijen) alışverişinin görüldüğü bildirilmiştir.
Gen Transferi
Bakterilerin genetik yapısında meydana gelen değişikliklerin
çok çeşitli olduğu, bunların hücrenin bulunduğu ortam, diğer hücrelerle
etkileşimleri ve kendi içlerindeki değişimlere bağlı olarak, geniş bir
perspektif sergiledikleri bildirilmiştir. Aşağıda mikroorganizmalar arası
genetik materyal değişim yöntemleri açıklanmıştır.
-Plazmidler ve Konjugasyon
-Transformasyon
-Transduksiyon
-Füzyon
-Supresyon
Biyofilmin ekstrakromozomal DNA (plazmid) değişimi için
ideal yapı olduğu ortaya konmuştur. Konjugasyonun biyofilm hücrelerinde,
planktonik yapıdakilerden daha fazla görüldüğü bildirilmiştir. Ghigo (2001)
konjugasyona hazır plazmid içeren bakterilerin biyofilm oluşturmaya yatkın
olduğunu öne sürmüştür. Escherichia coli’ye ait F plazmidinin aktive olarak
sentezlettiği, F konjugatif pilusunun hem hücre yüzeyi hem de hücre ile başka
bir hücre arasında yapışma faktörü olduğu ortaya konmuştur. Donor hücrelerden,
recipient hücrelere aktarılan DNA yapısında patojenite, toksijenite,
antibiyotik ve dezenfektan direncini kodlayan genler olabileceği bildirilmiş ve
buna bağlı olarak, biyofilmin antibakteriyellere karşı gelişen direncin
yayılmasında önemli rol oynayabileceği iddia edilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder