Dil Gelişim Basamakları


Doğum öncesinde başlayan dil gelişimi tüm yaşam boyu devam eder. Çocuklar doğdukları andan itibaren duydukları sesleri yorumlamaya ve ses çıkarmaya başlarlar. Yaşadıkları toplumdaki konuşulan dili ve kurallarını yaşantılarıyla birlikte doğal olarak öğrenirler. Bu doğal süreç çocukların çevresindeki kişileri dinleyerek, onları taklit ederek ve aldıkları pekiştireçlerle gerçekleşir. Çocuğun çevresindeki kişiler ilk başta anne babası iken daha sonra okul ve sosyal çevreninde eklenmesi, okulda sunulan zengin dil çevresi dili kazanmalarında ve yaratıcı şekilde kullanmalarında önemli etkenlerdir.

Refleksif/ağlama dönemi(0-2 ay)

Yeni doğan bebeklerde istem dışı ses çıkarma görülür. İlk çıkardığı ağlama sesi refleks olarak oluşur. Bebek uyarana karşı tüm vücuduyla tepki verir. 2. ve 3. Haftada çıkarılan sesler farklılaşmış sesler olarak ortaya çıkar. Çıkarılan bu sesler uyarıcıyla ilişkilidir ve genellikle açlık ve rahatsızlık ağlamalarıdır.

Gıgıldama-agulama (cooing: kumru gibi ses çıkarma) (2-4 ay)

Gıgıldama ve ses oyunları yapar. Bebekler bu dönemde s, k, g, gibi yumuşak damak ve gırtlak sesleri çıkarırlar. Başkalarının konuşmalarını dinlemek için susabilirler. Bazı sesleri (u, o, a) uzatabilirler. Sözcüklerle sesleri ayırt etmeye ve İnsan sesinin geldiği yöne bakmaya başlarlar.

Mırıldanma –Cıvıldama (babling) (4-6 ay)

Bebeğin bu döneminde ses mekanizması üzerindeki kontrolünün artmasıyla sesli-sessiz harf içeren tek heceler ortaya çıkar. Daha önceden de çıkardığı sesleri tekrar ederek, kendi seslerini taklit eder. Artık bu sürede çıkardığı sesler refleksif değildir. Anadilindeki ünlü sesleri fark ederek ezgi, vurgu, ton, gibi özelliklere ilgi duyar. Ünsüz seslerden “b, m, p” gibi dudak sesleri artmaya başlar. Anlam açısından bu dönemde çocuk anlamla ses arasındaki ilişkiyi, anlamla konuşma ilişkisinden daha önce kazanır Dili yuvarlama ve ileri uzatma becerisi görülür

Mırıldanmanın tekrarı (6-10 ay)

Bu dönemde sözcükleri anlamaya başladığı için çok kullanılan sözcüklerin farkına varır. Seçilmiş, işitilen sesleri tekrar eder ve tekrarlama için uyarım olarak taklit yapar. Ünlü ve ünsüz sesleri birleştirir. En sık rastlananları ma- ma, de-de, ba-ba yapılarıdır. Bu ses birleşimleri algılanan ve taklit edinilen hecelerdir. 

Sesli harflere daha çok çeşitli sessiz harfleri ekler (f, v, s, ş, z, n gibi). Cümleyi andıran sesler çıkarır. Çıkardığı sesleri uzun süre devam ettirebilir. Çevresindeki kişilerin konuşmalarını daha dikkatli dinler ve anne-babasının sözcüklerini taklit etmeye başlar. Çocuk kelimeleri söylemeye başlayıncaya mırıldanmanın tekrarı hareketini teşvik etmek gerekir. Mırıldanmanın tekrarı, çocuğa bütün ses mekanizmasını serbestçe hareket ettirmesini öğreten en iyi yöntemdir.

Ses sözcükleri (vocables) (10-14 ay)

Çocukların bu dönemde çıkardıkları sesler artık ana diline ait seslerdir. Bebek ana dilinin ses örüntülerinin farkına varır ve ses çıkarma sırasında bu sesler üzerinde daha çok durur. Çocuk ilk sözcüklerini söylemeden bu ses sözcüklerden pek çok sayıda geliştirebilir. Bunlar anlamdan yoksun seslerdir ve akıcılık özelliği vardır. 

“Jargon” diye adlandırılan bu sesler anlaşılmayan, düz cümle ya da soruya benzeyen acele mırıltılar olup bu dönemde çocuk için sözcük yerini tutmaktadır. Bu dönem ses sözcükler dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde çıkarılan sözcükler çoğunlukla anlamdan yoksun olsa da aynı hecenin tekrarlanmasından oluşmuş sözcükler üretirler. Bu sözcükleri kullanırken bir anlam ifade etmeye çalışırlar. Bağlama dayalı anlamanın başlangıcını yaşarlar. Yetişkinlerin konuşmalarının tümüne değil, en çok vurgu yapılan kısmına tepki verir ve anlarlar, yapılan jestleri de anlamaya başlarlar.

Konuşma dönemi (1-6 yaş)

Bu dönem ilk sözcüklerini konuşmalarından sonraki dönemdir. Dil Öncesi Gelişim; (Konuşmaya Hazır Olma) Dudak ve dişlerin koordinasyonuyla meydana gelen seslerin çıkarılabilmesi için ön dişlerin çıkmasını beklemek gerekir. 

Konuşmaya zihinsel aralık, motor hazırlıktan sonra gelir. Beyin, çocuğun geçmişte olan olayları hatırlayabileceği ya da olaylarla şimdikiler arasında ilişki kurabileceği kadar gelişmedikçe, çocuk zihinsel olarak konuşmaya hazır değildir. Dil gelişimi şekli tüm çocuklar için aynıdır. Öğrenmenin derecesi ise, çocuğun çevresine, organik yapısına ve gelişim hızına bağlıdır.

 Tek sözcük dönemi (1-2 yaş)

İlk sözcüklerin anlaşılması çoğu zaman kolay olmaz. Çünkü bu yaştaki bebek bir fikri ifade edebilmek için, çoğunlukla yeni ses birleşimleri kullanır ve bunları birbiri ardınca sıralar. Bu dönemdeki çocukların sözcükleri genellikle duygusal bir anlam taşımakta ve daha çok çocuğun gereksinimleriyle ilgilidir. 

Çocukların ifadeleri, içinde bulundukları durumla birlikte yorumlanmalıdır. Çocuğun ilk sözcük dağarcığının büyük bir bölümü bir ya da iki heceden oluşan isimlerden oluşmaktadır. Genellikle bunlar karşılıklı etkileşime girdiği, ilişki kurduğu, oynadığı nesnelerin ve kişilerin isimleridir. İsimlerden sonra sıra ile fiiller, sıfatlar ve edatlar kullanılmaktadır.

Dede, anne, baba, mama gibi sözcükleri söyleyebilir. Tümcel sözlerle yani tek kelimeyle cümle kurarak ifade edebileceğini ifade eder. Örneğin “ –de, -de “ demesi “ Dedemin kucağında oynamak istiyorum.” u anlatabilir. Çocuğun dili anlaması ifade etmesinden daha iyidir.

Bu dönemde ses tonunda alçalmalar, yükselmeler ile söylediklerine anlam kazandırır ve yetişkinin çıkardığı sesleri tekrar eder fakat kavramsal gelişimi dil gelişiminden ilerde olduğu için alıcı dilleri ifade edici dillerine göre daha iyi gelişmiştir bu durum tekrar esnasında anlaşılmaz sözcükler sıralamasına neden olur. 

Kullandığı anlaşılmaz sözcükler konuşmasının akıcılık kazanmasına katkı sağlar. Her çocuk bu aşamadan geçmeye bilir bazı çocuklar anlaşılmaz sözcükler kullanmaz jest ve mimik kullanır. 10 ya da daha fazla sözcük kazandıktan sonra sözcük dağarcığı hızla gelişir. Sözcük dağarcığı isim, fiil, sıfat, edat sıralamasıyla gelişir zamirler sonraki dönemlerde ortaya çıkar.

Bu dönemde biçimsel bakımdan benzer bulduğu nesnelere aynı ismi verebilir (hepsi de dört ayaklı ve tüylü olduğu için kedi, köpek gibi hayvanlara pisi demesi gibi. Tüm bunlara karşın kendisine yöneltilen soruları anlayamayıp cevap veremez. Soruların daha çok tekrarı ve taklidi yoluna gider.

 İki sözcük dönemi (2-3 yaş)

18 ay ile 2 yaş arasındaki çocuklar anlamlı 20 ile 100 sözcük kullanır, iki sözcüğü birleştirerek cümle oluşturmaya başlarlar. Dilbilgisel çekim ekleri henüz kullanılmamaktadır fakat sözcüklerin sonuna “-yor” veya “-dı” eki getirebilir. Ses tonu, duraklama ve sözcük düzeni yetişkininkine benzer hale gelmeye başlar. Sözcüklerin sınıflandırılması ve sıralamasının yanısıra sözcüklerin cümle içindeki işlevleri önemlidir. İki sözcük birleşimi ile çocuk farklı anlamlar ifade etmeye başlar. 

Bu ilk cümleler çoğunlukla isim ve fiillerin birleşmesinden oluşur. Bu nedenle sadece anlam taşıyan kelimelerden oluşan bu cümlelere “ telgraf konuşması” denmektedir. Ancak bu iki kelimenin birleşmesinden oluşan konuşma tarzı gelişme göstererek, çocuğun sözcükleri hızla yan yana getirerek kendi ana dilinin genel gramer yapısını öğrenmeye başladığı görülür. Çocuk bu dönemde telgraf konuşmanın yanı sıra arka arkaya verilen üç basit komutu yerine getirebilir. Örneğin; “ odana git, oyuncağını al, bana getir” gibi.

İki sözcüklü (telgraf konuşmanın) ifadelerin on farklı amaca hizmet ettiğinin saptandığı belirtilmektedir: Tavsiye etme (anne+bak), tanımlama (sıcak+çay), ait olma (benim top), çoğul (iki+top), tekrarını isteme (daha+süt), yok olma (hepsi+bitti), olumsuz (güzel+değil), özne yüklem ilişkisi (baba+uyu), yer (anne+burada), rica etme (topu+ver).

Üç ve daha fazla sözcüklü cümleler (3-5 yaş)

Çocukların tek, iki, üç sözcüklü birleşimleri edinim ve kullanım zamanları birbirinden kesin çizgilerle ayrılamaz. Türkçe dil yapısını kazanma ile ilgili çalışmalarda çocukların 18–22 aylar arasında birçok iki sözcüklü birleşimi üretirken, birkaç üç sözcüklü birleşimlerinin de olduğu ortaya konmuştur. Çocuğun cümlelerinin aşağı yukarı yarısı iki sözcük içerdiğinde, çocuk üç sözcüklü birleşimler kullanmaya başlar. 

Bu arada çocuk dilin temel yapılarını da öğrenmektedir. Çoğul, soru, olumsuz, sıfat, zamir, zarf gibi yapılar basit düzeyde kullanılmaya başlanmıştır. 19–20 aydan, 3 yaşın sonuna kadar zamanların kullanımı başlamaktadır. İki yaşla birlikte çocuğun sözcük dağarcığında da hızlı gelişme olmaktadır. İki yaş civarında yaklaşık elli, üç yaşın sonuna kadar dört yüzün üzerinde sözcük dağarcığına sahip olabilirler.

Çocuklar geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek zaman ifadelerini kullanmalarına rağmen, zaman kavramı gelişmediğinden çoğunlukla hata yaparlar. “Bu ne, o kim?” sorularını çok sorarlar. 3,4 yaşında genellikle çocukların ana dillerinin temel yapılarını öğrenip kendilerini çok daha iyi bir şekilde ifade ettikleri dönemdir. Dil kullanımının yanında fısıldama, entonasyon (ses perdesinde yükselme, alçalma), ses tonu ve soluk alıp verme çalışmalarında artış gözlenir. Sesbilgisel özelliklerin farkına varır. Tümce yapısında ögelerin sıralanışını (özne, nesne, yüklem) anlayıp duygu ve düşüncelerini daha doğru bir şekilde ifade eder. Bununla ilişkili olarak artık tümcelerinde geçmiş, şimdiki ve geniş zaman kullanımlarına başlar. Bilişsel gelişimle paralel olarak benmerkezci özellik gösteren çocuğun dil gelişiminde de benmerkezci konuşmalara yer verdiği gözlenir.

5 yaşında zıt sözcükleri - “büyük-küçük”, “doğru-yanlış”, “önce-sonra” gibi...- anlayarak kullanmaya başlar ve karşılaştırma yoluna gider. Kitaplarla çok ilgilidir. Okunan kitaplarda ses ile kitaptaki semboller arasında ilişki kurar. Gelişimiyle doğru orantılı olarak sözcük sayısında artış, benmerkezci konuşmasında devamlılık söz konusudur. Çoğul kullanımlarını doğru yapabilmekte daha karmaşık tümceler ortaya koyabilmektedir

Gramer kurallarına uygun konuşma dönemi (5-6 yaş) 5-6 yaş dönem çocuğu dil kullanımı noktasında bir yetişkinle rekabet edebilir düzeydedir. 6 yaşında yaklaşık 10.000 sözcüğün anlamını bilebilir. Birkaç kez okunmuş hikayeyi ezberleyip tekrar edebilir. Soruları, önceki yaşına göre biraz daha azalmıştır. 4-7 sözcük kullanarak cümleler kurar. Cümlelerinde bağlaçlar kullanır. Sözcüklerin kişi ve çoğul eklerini doğru olarak kullanır. Çoğu kavramlar (sayı, zıt kavramlar, renk, boyut, sekil vb.) geliştiğinden konuşmalarında sıfatlar dikkatini çeker. Ancak bu dönemde en önemlisi çocukların, dili daha geniş işlevleri anlatmak adına kullanmasıdır; muhakeme, problem çözme, olayları anlatma ve hayali oyunlar oynama gibi. Yeni yürüyen bir bebek dili, ebeveynleriyle sadece ne gördüğü ve ne yaptığını planlama sistemi olarak kullanırken, okul öncesi çocuklarda dil düşüncenin bir aracıdır. Bilişsel ve dil becerileri neredeyse birbirine dolanmıştır. Aynı zamanda dil bu dönemde sosyal ilişki kurma ve sürdürmenin de temel araçlarındandır.

Dil, lisanı da içine alan daha genel bir eylemdir.

***
Özü itibariyle dil, bir iletişim biçimidir Bununla birlikte dil denildiğinde çoğunlukla anlaşılan lisan, yani konuşma dilleridir.

Öncelikli kavram olan lisan üzerinden başlayacak olursak; iletişim, insanlarla sınırlı bir olay değildir. Fiziksel kuvvetler, algılanabilen her türden değişim, ısı ve hareket de iletişime konu olan olaylardır.

Kimyasal maddelerin birbiriyle karışımı, ses, ışık yahut ısının yayınımı cansız dünyada ortaya çıkan iletişimlerdir; türdeş veya türdeş olmayan cisimlerin meydana getirdiği sistemli olaylar birer iletişimdir; kısacası her türlü hareket aslında iletişimdir.

İletişim kavramının dil bilgisi, eğitim, sanat, fizik, kimya ve hatta ontoloji gibi çeşitli alanların kesiştiği bir noktada bulunması, onun gerçek bir felsefi sorun haline getirmektedir.

De Saussure’ün belirttiği gibi lisan, çok önemli olmakla birlikte dilin yalnızca bir parçasını oluşturur. Lisan çok yönlü olmakla birlikte gayri türdeştir.
Halbuki dil, türdeş bir bütünlüktür ve bir çeşit sınıflama ilkesi üretir. Bizler sadece haber iletişiminde bulunmayız, ayrıca bilgi, görüş, fikir, deneyim, istek, emir ve duyguları da iletişiriz.

KAYNAK
HURİYE HAMARAT., YÜKSEK LİSANS TEZİ

Yorumlar